Hayvan Sevgisi Hikayesi
Soğuk bir sabahın gri bulutları mahallenin üzerine çökmüşken, 10 yaşındaki Ege kalın montunun fermuarını çenesine kadar çekip hızla dışarı çıktı. Sokak, dün gece yağan karla pamuk gibi olmuştu. Ege’nin ayakları her adımda “çıt” diye ses çıkarıyor, bu ses içini garip bir neşe ile dolduruyordu. Ama bugün onu daha da heyecanlandıran bir şey vardı: Dün akşam penceresinin önünde gördüğü o titreyen, açlıktan bitkin düşmüş küçük köpek.
Ege, bahçe kapısını hızla kapatırken kendi kendine mırıldandı:
— “Umarım hâlâ oradadır… Umarım bekliyordur.”
Sokağın köşesine geldiğinde önce bir sessizlik hâkim oldu. Ege çevreyi taradı, karların üzerinde minik patilerden kalan izler vardı ama ortalarda köpek görünmüyordu.
Kalbi hafifçe sızladı.
— “Keşke ona daha erken yardım etseydim.” dedi kendi kendine.
Tam o sırada çöp konteynerinin arkasından yumuşak bir havlama duyuldu.
Ege gözlerini açıp oraya koştu. Orada, dün gece gördüğü aynı köpek duruyordu. Tüyleri bembeyazdı ama üstüne bulaşan çamur yüzünden grileşmişti. Gözleri korkmuş ama umutla doluydu.
— “Merhaba küçük dostum…” dedi Ege diz çökerek.
Köpek titreyerek bir adım geri çekildi.
— “Korkma… Sana kötü bir şey yapmayacağım. Adın ne bilmiyorum ama istersen sana ‘Pamuk’ diyeyim.”
Köpek, Ege’nin sesindeki sıcaklığı hisseder gibi kafasını hafifçe yana eğdi ve tekrar havlamadan sessizce Ege’ye baktı.
Ege montunun cebinden getirdiği ekmeği çıkardı.
— “Açsındır. Al bakalım.”
Pamuk önce kokladı, sonra temkinli bir şekilde ekmeği aldı. Yavaşça yemeye başladı.
Ege’nin içi ısındı. Sanki karın tüm soğuğu bir anda kaybolmuş gibi hissetti.
Birden arkasından bir ses duydu:
— “Ege! Sen burada ne yapıyorsun?”
Bu sesi hemen tanıdı; en yakın arkadaşı Beren’di. Beren eldivenlerini sallayarak yanlarına geldi.
— “Bu köpek kim? Sokakta tek başına mı?”
— “Evet… Sanırım uzun zamandır dışarıda. Ona yardım etmemiz gerekiyor.”
Beren kaşlarını hafifçe çattı.
— “Ailene söyledin mi?”
— “Henüz değil… Ama Pamuk’u burada bırakmak aklıma bile gelmiyor.”
Beren eğilip Pamuk’a baktı.
— “Gözleri ne kadar güzelmiş… Çok da korkuyor gibi.”
Ege derin bir nefes aldı.
— “Bence bize güvenmeye başlıyor. Onu veterinere götürmeliyiz.”
Beren kararlı bir ifadeyle başını salladı.
— “Hadi o zaman. Veteriner Cem Bey bu saatte açıktır.”
Ege ve Beren birlikte Pamuk’u kucaklayıp veteriner kliniğine götürdü. İçerideki sıcak hava, Pamuk’un titremelerini biraz durdurdu. Veteriner Cem Bey onları görünce hafifçe gülümsedi.
— “Ne kadar güzel bir misafir getirmişsiniz bana.”
Ege biraz utanarak konuştu.
— “Onu dün gece sokakta buldum. Çok üşümüştü. Bir de yarası var gibi…”
Cem Bey nazikçe Pamuk’un üzerine eğildi.
— “Hmm… Biraz zayıf düşmüş ama merak etmeyin, iyi olacak. Siz ona yardım etmekle çok doğru bir şey yapmışsınız.”
Beren yerinde duramıyordu.
— “İyileşince ne olacak? Ege onu eve mi alacak?”
Ege derin bir nefes aldı.
— “Ailem izin verir mi bilmiyorum ama deneyebilirim.”
Cem Bey gülümsedi.
— “Hayvan sevgisi, insanın içindeki en temiz duygulardan biridir. Ailen bunu anlayacaktır.”
Tedavi bittikten sonra Cem Bey onlara küçük bir mama paketi verdi.
— “Bugünlük bu yeter. Ama onu sık sık getirin, takip etmem gerekiyor.”
Pamuk, Ege’nin bacağına sokularak durdu. Gözlerindeki minik minnet parıltısı Ege’nin kalbini yumuşattı.
Ege eve döndüğünde annesi kapıda onu ve Pamuk’u görünce şaşırdı.
— “Ege! Bu köpek de nereden çıktı?”
Ege ne diyeceğini bilemeden konuştu.
— “Anne… Onu sokakta buldum. Çok üşüyordu, çok açtı… Yardım etmezsem ölür diye korktum.”
Annesi önce kaşlarını çattı, sonra Pamuk’un haline bakıp yumuşadı.
— “Tamam… Önce bir temizleyelim bakalım. Sonra babanla konuşuruz.”
Baba akşam geldiğinde durumu öğrendi.
— “Ege, bir hayvana yardım etmek çok güzel bir davranış. Ama sorumluluk almak da gerekir.”
Ege başını salladı.
— “Biliyorum baba. Ne gerekiyorsa yaparım. Yeter ki Pamuk bizde kalabilsin.”
Baba gülümsedi.
— “O zaman bu küçük dostumuza birlikte bir yuva hazırlayalım.”
Ege sevinçle bağırdı.
— “Yaşasın!”
Pamuk havlayarak Ege’nin etrafında dönmeye başladı. Sanki o da bu yeni ailesine teşekkür ediyordu.
Günler günleri kovaladı. Pamuk iyileşti, güçlendi, hatta mahalledeki çocukların sevgilisi haline geldi.
Ama en çok Ege’yi seviyordu. Ege de onu.
Bir gün, okul çıkışında Beren yanına gelip gülümsedi:
— “Sence Pamuk seni bu kadar sevmeseydi yine de onu sahiplenir miydin?”
Ege hiç düşünmeden cevap verdi.
— “Elbette. Sevgi karşılık beklemez ki. Hayvanlar konuşamaz ama kalpleriyle çok şey anlatır.”
Tam o sırada Pamuk koşup Ege’nin bacağını yaladı.
— “Bak işte! Ne söylediğini duymuş gibi.” dedi Beren gülerek.
Ege gökyüzüne baktı.
Kar yağışı durmuştu. Güneş bulutların arasından kendini gösteriyor, beyaz sokakları altın rengine boyuyordu.
— “Hayvan sevgisi… galiba dünyanın en büyük sıcaklığı bu.” dedi Ege.
Pamuk, sanki bu söze katılıyormuş gibi havladı.
— “Hadi Pamuk, eve gidiyoruz.”
Ege, Beren ve Pamuk birlikte yürürken sokağın kışı bile ılık hissettiriyordu. Çünkü sevgi, insanın içini ısıtan bir ateşti. Ve o ateş, Ege’nin kalbinde artık hiç sönmeyecekti.
Yorum
Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu sen yap!
Yorum Yazın