Soğuk bir Kış Günü Hikayesi

Pelin Kaya 04.12.2025 11 Okunma Sayısı Çocuk Hikayeleri 0 Yorum
Soğuk bir Kış Günü Hikayesi

Göknarlı köyüne o sabah sessiz bir beyazlık çökmüştü. Kar taneleri gökyüzünden ağır ağır inerken, her evin bacasından tüten duman soğuk havada adeta donuyormuş gibi asılı duruyordu. Köyün en ucundaki küçük ahşap evde yaşayan Mert, pencereden dışarı bakarken içini tuhaf bir his kapladı. Sanki bu kış günü diğerlerinden çok daha farklı olacaktı.

Mert, yün atkısını boynuna doladı, eldivenlerini taktı ve kapıya yöneldi. Tam dışarı çıkacakken arkasından tanıdık bir ses yankılandı.

“Mert, bu havada nereye gidiyorsun yavrum?” diye sordu Sevim Nine, elindeki sıcak çayı karıştırarak.

“Bilmiyorum Nine… İçimde bir şey çağırıyor sanki. Ormanda garip bir his var.”

Sevim Nine, Mert’in hislerine güvenir ama yine de endişelenmeden duramazdı.

“Aman dikkatli ol. Bugün tipi çıkabilir. Üşütme beni.”

Mert gülerek kafasını salladı.

“Merak etme Nine, biraz dolaşıp dönerim.”

Kapıyı açtığında yüzüne çarpan soğuk, yorgan gibi kalın bir havaydı. Kar adımlarının altında ince bir müzik gibi gıcırdıyordu. Ormana doğru yürümeye başladığında hâlâ o garip hissi taşıyordu içinde.

Göknarlı Ormanı’nın sınırına vardığında, rüzgâr derinlerde bir şey fısıldıyormuş gibi titreşti. Mert durdu. Bir ses… çok hafif… neredeyse duyulmayacak kadar.

“Yardım edin…”

Mert’in gözleri büyüdü. Ses rüzgârın oyunu olabilir miydi? Tekrar dinledi.

“Lütfen… yardım edin…”

Bu kez çok daha belirgindi.

Mert sesin geldiği yöne, çamların arasına doğru koştu. Kar dizlerine kadar çıkıyor ama o durmadan ilerliyordu. Sonunda küçük bir açıklığa ulaştı.

Ve orada… karın içine yarı gömülmüş hâlde… bembeyaz bir tilki yatıyordu.

Mert hemen yanına çöktü.

“Hey! Küçük arkadaşım, iyi misin?”

Tilki zorlukla gözlerini açtı. Titriyordu.

“Çok… soğuk…” diye fısıldadı tilki.

Mert’in kalbi hızla attı. Bir tilkinin konuşması… ama o an bunun sebebini düşünmek bile gereksizdi.

“Seni buradan çıkaracağım. Söz veriyorum!”

Mert dikkatlice tilkiyi kucağına aldı. Tilkinin tüyleri buz tutmuş gibiydi. Mert kendi montunu çıkarıp tilkiye sardı.

“Dayan tamam mı? Ben Mert. Seni eve götüreceğim.”

Tilki hafifçe başını salladı.

“Adım… Safir…”

Mert şaşırdı.

“Ne güzel bir isim!”

“Karın… ruhlarından biri… olduğumu söylerler… Ama artık… gücüm kalmadı…”

Mert’in gözleri doldu.

“Merak etme Safir, güç kazanacaksın. Nine’nin bir çorbası vardır ki buz dağı bile erir.”

Safir hafif bir gülümseme yayıldı dudağının kenarında.

“İnsanlar… her zaman… bu kadar iyi midir?”

“Belki değil… ama ben öyle olmaya çalışıyorum.”

Mert hızla eve koştu. Kapıyı açınca Sevim Nine şaşkınlıkla ayağa fırladı.

“Aman Allah’ım! O da ne? Tilki mi getirdin içeri?!”

“Nine, ne olur kızma! Çok üşüyor. Yoksa ölürdü.”

Tilki yorgun gözlerle Nine’ye baktı.

“Lütfen… kızmayın…” diye fısıldadı.

Sevim Nine’nın yüzü şaşkınlıktan yumuşadı.

“Konuşuyor mu o?”

“Evet Nine… ama bunu sonra anlatacağım. Şimdi yardım etmeliyiz.”

Sevim Nine derin bir nefes aldı, sonra hemen mutfağa gidip sıcak bir battaniye ve buharı tüten bir kase çorba getirdi. Mert battaniyeyi Safir’in üzerine sararken Nine de çorbayı önüne koydu.

Tilki kokuyu alır almaz gözlerini açtı.

“Bu… ne kadar güzel kokuyor…”

“Nine’nin meşhur tarhana çorbası.” dedi Mert gülerek.

Safir küçük yudumlarla çorbayı içti. İçtikçe tüyleri parlamaya başladı. Bir ışık… hafif mavi bir aura… tilkinin etrafını sardı.

Sevim Nine şaşkınlıkla geri çekildi.

“Mert… bu tilki normal bir tilki değil!”

Mert sakin bir gülümsemeyle cevap verdi.

“Biliyorum Nine.”

Safir gözlerini kapadı, sanki içinde bir güç uyanıyormuş gibi.

“Ben… karın koruyucu ruhlarından biriyim. Bir fırtına sırasında düştüm… gücüm tükendi. Ama sen…” Tilki Mert’e baktı “…sen beni buldun.”

Mert’in kalbi ısındı.

“Seni yalnız bırakamazdım.”

Safir ayağa kalktı. Artık daha güçlü görünüyordu.

“Sana bir şey göstermek istiyorum Mert.”

Mert şaşkınlıkla baktı.

“Neyi?”

Tilki kuyruğunu savurdu. O an evin içi ışıkla doldu. Bir kapı belirdi… parıldayan buzdan bir kapı.

“Buz Diyarı’na açılan bir kapı. Minnettarlığımı göstermek istiyorum.”

Sevim Nine korkuyla karışık hayranlık içinde izledi.

“Aman Mert! Sakın kaybolma!”

“Merak etme Nine, Safir yanımda.”

Mert ve Safir kapıdan içeri adım attıklarında gözleri kamaştı. Kar kristallerinden oluşmuş bir dünya… gökyüzünde yüzen buz adaları… dev kar aslanları… dans eden rüzgâr ruhları…

Mert nefesini tuttu.

“Burası… inanılmaz!”

Safir gururla başını dikleştirdi.

“Burası benim evim. Ve sen, beni ölümden kurtardığın için buranın onur konuğusun.”

Rüzgâr ruhlarının biri Mert’in etrafında döndü.

“Teşekkür ederiz çocuk!” diye şarkı gibi bir sesle konuştu.

Bir diğeri ekledi:

“Senin kalbin sıcak olmasa… biz yok olurduk.”

Mert şaşkınlıkla Safir’e döndü.

“Ben sadece yardım etmek istedim.”

Safir gülümsedi.

“Bazen sadece o bile dünyayı değiştirir.”

Gökyüzünden parlak bir kristal süzüldü. Safir onu Mert’in avucuna bıraktı.

“Bu kristal, kışın kalbidir. Onu taşıyan kişi, sevgi verdiği sürece karın gücü asla zarar vermez.”

Mert kristale hayranlıkla baktı.

“Bunu hak ettiğimden emin değilim.”

“Hak ettin.” dedi Safir. “Çünkü gerçek sıcaklık ateşten değil, kalpten doğar.”

Mert birkaç saat bu büyülü diyarda dolaştı. Ama sonunda dönme vakti geldi. Kapı tekrar belirdi.

“Her zaman dostum olacaksın Mert.” dedi Safir.

“Sen de benim.”

Mert eve döndüğünde Sevim Nine onu sıkıca sarıldı.

“Aman evladım! Çok korktum!”

Mert gülümsedi ve kristali gösterdi.

“Nine… bugün kış bize bir sır verdi.”

Sevim Nine kristale bakıp gülümsedi.

“Demek soğuk bir kış günü… içinde böyle bir sıcaklık saklıyormuş.”

Mert başını salladı.

“Evet Nine. Bazen en soğuk günler bile en büyük mucizeleri getirir.”

Ve o günden sonra Göknarlı köyünün kışı biraz daha yumuşak geçti. Çünkü artık köyü, sıcak kalpli bir çocuğun taşıdığı kışın kalbi koruyordu.

Bu Hikayeyi Paylaş

Yorum

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu sen yap!

Yorum Yazın