Yılbaşı Hikayesi
Kışın en soğuk ama en umut dolu gecesi yaklaşıyordu. Yılbaşı ışıkları kasabanın her sokağında parlıyor, çocukların heyecanı kar taneleri gibi havada uçuşuyordu. Gökyüzü, yakında gerçekleşecek bir mucizenin habercisiymiş gibi daha bir berrak, daha bir pırıltılı görünüyordu.
Kasabanın tam ortasında, kendine has eğri çatısıyla şirin bir ev vardı. O evde, meraklı gözleri sürekli bir şeyler keşfetmek için dolanan Ela, hayal gücü gökyüzüne sığmayan Mert ve yumuşacık gülüşüyle herkesin kalbini ısıtan Aslı adında üç kardeş yaşıyordu.
Bu yılbaşı onlar için çok önemliydi. Çünkü komşuları olan yaşlı marangoz Mehmet Usta, yıl boyunca gizlice bir sürpriz hazırlamış ve ne olduğunu kimseye söylememişti. Kardeşlerin merakı ise artık tavan yapmıştı.
Ela, pencerenin önünde kar tanelerini yakalamaya çalışırken seslendi.
— “Mert! Sence Mehmet Usta’nın sürprizi ne olabilir? İçimde kocaman bir şey geliyor gibi hissediyorum.”
Mert başını pencereden kaldırdı, kaşlarını çatarak düşündü.
— “Belki dev bir oyuncak tren yapmıştır. Belki de kar üzerinde giden bir kızak!”
Aslı, ikisinin yanına gelip sessizce gülümsedi.
— “Bence içinde ışıklar olan bir şey… Yılbaşı gecesi ışık olmadan olur mu?”
Kardeşler hayal kurarken kapı çaldı. Gelen, kırmızı atkısıyla tanınan Mehmet Usta’ydı. Yüzünde her zamanki kocaman gülümseme vardı.
— “Hazırlanın çocuklar, sürpriz zamanı neredeyse geldi.”
Ela şaşkınlıkla bağırdı.
— “Nasıl yani şimdi mi?”
— “Şimdi değil ama az kaldı. Yılbaşı gecesi tam saat 12’de dışarı çıkın. Sizi bekliyor olacağım.”
Usta’nın gözleri gizemli bir ışıkla parlıyordu. Kardeşler hem daha çok meraklanmış hem de heyecanından yerinde duramaz hâle gelmişti.
Kasaba meydanı ışıl ışıldı. Rengârenk süsler, evlerin çatılarından sarkan ışıklar, parlayan kar kristalleri… Her şey sihirli bir masal sayfası gibiydi.
Saat 23:55 olduğunda Ela, Mert ve Aslı kalın montlarını giyip dışarı koştu. Mehmet Usta, meydanın ortasındaki eski fıskiyenin yanında onları bekliyordu. Ama yanında bir şey vardı…
Üzerinde işlemeler bulunan, tahta oyması harika bir kutu.
Ela heyecanla yaklaştı.
— “Bu mu sürpriz?”
Mehmet Usta başını salladı.
— “Evet… Ama onu açmak için üçünüzün birlikte bir şey yapması gerek.”
Mert şaşkındı.
— “Neyi?”
Usta, sakince kutuya dokundu.
— “Her biriniz bu yıl öğrendiğiniz en güzel duyguyu söyleyeceksiniz. Kutunun kilidi ancak o zaman açılır.”
Kardeşler birbirine baktı. Ne olacağını bilmeseler de içlerinde tarifsiz bir güven doğdu.
İlk olarak Aslı öne çıktı.
— “Ben… bu yıl sabretmeyi öğrendim. Bir şey hemen olmuyorsa kötü değildir. Beklemek bazen kalbi büyütür.”
Kutu hafifçe titredi. Üzerindeki işlemeler gümüş gibi parladı.
Ela yutkundu, sonra gülümsedi.
— “Ben cesur olmayı öğrendim. Korksam bile bir adım attığımda dünyanın düşündüğüm kadar karanlık olmadığını fark ettim.”
Kutudan yumuşak bir ışık yükseldi. İkinci kilit de çözülmüştü.
Sıra Mert’e geldi. Mert derin bir nefes aldı.
— “Ben… paylaşmayı öğrendim. Bir şeyi bir başkasıyla paylaştığımda kalbimde yer açılıyor ve içim daha hafif oluyor.”
Üçüncü kilit de açıldı.
Kutunun kapağı, hafif bir melodi eşliğinde yavaşça yukarı kalktı. İçinden büyülü bir ışık yükseldi. Kardeşler şaşkınlıkla geri çekildi ama ışık o kadar sıcak ve dost canlısıydı ki korkmadılar.
Mehmet Usta göz kırptı.
— “Sürprizi şimdi görün bakalım.”
Kutudan, kar tanelerine benzeyen üç minik ışık süzüldü. Her biri kardeşlerin kalbinin hizasında durdu.
Işıklar birden konuşmaya başladı.
— “Biz yılbaşı ruhunun koruyucuları…”
— “Kalplerdeki iyi duygularla güçleniriz…”
— “Ve her yıl, bu duyguları en güzel taşıyan çocukları seçeriz…”
Ela’nın gözleri fal taşı gibi açıldı.
— “Bizi mi seçtiniz?”
— “Evet.”, dedi ışıkların en parlağı.
— “Çünkü siz yıl boyunca iyi kalbinizle başkalarına umut oldunuz.”
Işıklar, kar taneleri gibi dönerek birleşti ve meydanın ortasında küçük bir kapı oluşturdu. Kapıdan altın rengi bir yol uzanıyordu.
Mert heyecanla sordu:
— “Bu kapı nereye gidiyor?”
Işık konuştu.
— “Bu yol Yeni Yıl Işığı’na gider. Yılbaşı gecesinin ışığının sönmemesi için ona yardım etmeniz gerekiyor.”
Aslı endişeyle fısıldadı.
— “Ama… nasıl yardım edeceğiz? Biz sadece çocuğuz.”
Mehmet Usta elini Aslı’nın omzuna koydu.
— “İyi kalpli biri asla ‘sadece’ değildir. İyi kalp, karanlığa meydan okumanın en güçlü yoludur.”
Böylece Ela, Mert ve Aslı altın yolun içine adım attı. Kapı ardlarında kapanırken kar taneleri yeniden sessizce yağmaya başladı.
Altın yolun sonunda parlak bir orman vardı. Ağaçların dalları sanki yıldızlarla kaplıydı. Ormanın ortasında kocaman bir kristal küre duruyordu. Kürenin içinde kırmızı, sıcak bir ışık yanıyor ama giderek zayıflıyordu.
Ela kaygıyla konuştu.
— “Bu ışık çok solmuş…”
Birden kürenin yanından küçük bir gölge fırladı. Tüylü, ponçik bir yaratık ortaya çıktı. Burnu kıpkırmızıydı ve nefes nefese görünüyordu.
— “Ben Pofik!”, diye bağırdı.
— “Işık sönecek! Yardıma ihtiyacımız var!”
Mert hemen yaklaştı.
— “Nasıl yardımcı olabiliriz? Ne yapmamız gerekiyor?”
Pofik, kristal küreyi işaret etti.
— “Yeni Yıl Işığı ancak iyi duygularla yeniden parlar. Sizin getirdiğiniz duygular ışığı canlandırabilir.”
Aslı titrek bir sesle sordu:
— “Nasıl vereceğiz duygularımızı?”
Pofik yumuşak bir sesle yanıtladı.
— “Sadece söylediklerinizi içtenlikle yeniden söylemeniz yeterli. Kalbiniz zaten yolunu bilir.”
Kardeşler kürenin etrafında bir halka oldular.
Aslı, elini küreye koydu.
— “Sabır…”
Küre hafifçe ısındı.
Ela gözlerini kapadı.
— “Cesaret…”
Küre biraz daha parladı.
Mert derin bir nefes aldı.
— “Paylaşmak…”
Bir anda küre aydınlandı. Ormanın tamamı altın rengine büründü. Pofik sevinç çığlığı attı.
— “Başardınız! Yeni Yıl Işığı yeniden doğdu!”
Çocukların yüzleri mutluluktan ışıldıyordu.
Altın yol tekrar belirdi ve kardeşleri kasabaya geri götürdü. Meydana döndüklerinde saat tam 00:00 olmuştu. Gökyüzü rengârenk havai fişeklerle doluydu.
Mehmet Usta onlara gururla baktı.
— “Yılın gerçek mucizesi, iyiliğinizi paylaşmanızdı.”
Ela kıkırdadı.
— “Pofik’i özledim bile…”
Mert başını salladı.
— “Ben de! Keşke onu da getirebilseydik.”
Mehmet Usta bir anda gözlerini kırptı.
— “Kim bilir… Belki de getirdiniz.”
Tam o sırada Ela’nın atkısının ucunda küçük, tüylü bir kar tanesi belirdi…
Ve o kar tanesi minik bir sesle fısıldadı:
— “Mutlu yıllar…”
Kardeşler şaşkınlık ve sevinç içinde birbirlerine sarıldı.
Yeni yıl gecesi, onların kalbinde sonsuza kadar parlayacak bir hikâye bırakmıştı.
1 Yorum
hikaye için teşekkürler
Yorum Yazın